Erduran

Wednesday, September 28, 2005

Yanartaş

Çıralıya 3-4 km. mesafede Yanartaş(Khimaira) diye bir yer var.Yaklaşık 20 dakikalık bir tırmanışla ulaşılabilen , yerde kayalar arasından çıkan gaz yıllardır sönmeden yanıyor.Tabii buranın bir de efsanesi var.Efsane ve bölge hakkında bilgi almak için linke tıklayınız.Oldukça turistik bir yer olan Yanartaşa gece gitmeyi planlıyorsanız mutlaka yanınıza elfeneri alın.Buraya gelirken yanınıza içeceklerinizi de alıp manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz.Ayrıca sıcak birşeyler içmek için doğal ateş üzerinde demlenmiş çay da satılıyor,,yurdum insanı kaçırmamış:))

Çıralıda gece

Çıralıda gece bence yapabileceğiniz en güzel şey kumsala gidip, kuma yatarak, gökteki yıldızları seyretmektir.Etraf çok karanlık olduğundan yıldızlar o kadar çok ve parlak gözüküyorlar ki kendinizi uzayda gibi hissediyorsunuz.Tabii bu arada kayan yıldız görme şansınız da oldukça yüksek.Ha birde üşümem ve de korkmam derseniz gece denize girmeyi de şiddetle tavsiye ederim.Denizde de sizi farklı bir sürpriz bekliyor.Milyonlarca plankton denizde fosforlu renklerde parıldıyor.Elinizi suya sokup biraz karıştırmanız yeterli.Bu güzellikleri bir daha unutamayacaksınız....

Çıralı Plajı



Çıralı'daki plajın en önemli özelliklerinden biri de Caretta Caretta kaplumbağalarının yumurta bırakmak için uğradığı yerlerden biri olmasıdır.Bu sebeple geceleri kumsalda dolaşmak, ateş yakmak, civarda ışık yakmak kumsalı kazmak yasaklanmış durumda.Biz de Çıralıdan Olimposa yürürken kıyıda bir kaplumbağa gördük ama henüz küçük birşeydi tam bakalım remini çekelim diyene kadar denize daldı ve görünürden kayboldu.

OLİMPOS

Gezimizin son kısmında Çıralı'da 3 gece konakladık.Kaş -Antalya sahil yolunda güneye doğru saptık yaklaşık, 10 km. dar viraajlı yoldan ilerledik ve Çıralıya geldiğimizi zannederken Olimposa geldiğimiz anladık.Aslında geldiğimiz yerden Çıralı sadece 1.5 km ancak Arabayla o arayı geçmek mümkün değil çünkü arada kumsal ve Olimpos antik şehri var, neyse deyip tekrar bir 20 km. yol katedip( geri sahil yoluna çıkış ve az ilerden tekrar güneye Çıralıya iniş) yol giderekten 1,5 km.mesafedeki yere ulaştık.Burası tam bir saklı cennet.Teknolojiden ve konfordan uzak bir yer ancak kafa dinlemek ve doğayla içiçe olabilmek için birebir.Deniz tertemiz ama kıyıya yakınn yerlerde balıklar ayaklarınızı ısırıyor.Çıralıda bolca miktarda pansiyon var,sahilde birkaç tane restoran var.İlk gün Olimpos antik şehrini geziyoruz, gerçekten insan geçmiş zamanda oralarda yaşanan hayatları düşününce etkileniyor.Çok güzel bir coğrafyaya yerleşim kurmuşlar.Şehrin bir ucunda kral mezarları var, resimdende görüleceği üzere biraz tahrip edilmiş.şehrin kalıntıları halen ayakta , ve gezip görülmeye değer.

Tuesday, September 27, 2005

Ölüdeniz



İşte havadayım, ve yine Ölüdenizin üzerinde uçuyorum.3 seneden beri gelmediğim için burayı bayağı özlemişim.Yukarıdaki resimleri aynı uçuş sırasında çektim, ne yöne baksam harika bir manzara var, en alt resimde kelebekler vadisi görülüyor.Resmin ortasındaki koy gibi duran yer.Orta resimde Belcekız plajı ve Ölüdeniz görülüyor,en üst resimde ise batı yönünde bir manzara var.Linkte Belcekız ve Ölüdenizin efsanesi var okumaya değer bence...

Babadağ



İlk uçuş günümdeyim, akşamdan Hasanla konustuğumuz gibi sabah 11 sortisine beraber çıkacağız.Escape firmasının arabası beni Hisarönü kavşağından alıyor ve Babadağın tozlu yollarına düşüyoruz.Yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuktan sonra 1700 metre pistindeyiz.Hava gayet güzel rüzgar tam istenen hızda ve güneyden esiyor.Kalkış gayet kolay olacak gibi gözüküyor.Bu durum, mevcut olan stresimi biraz olsun azaltıyor.Biraz etrafta dolanıp temiz hava alıyor, fotoğraf çekiyorum, sonra da yavaş yavaş hazırlanmaya başlıyorum.Kalkıştan önce Nihanı arıyorum, kalkış saatim yaklasık 1 olacak , bana saat 2 de Kelebekler vadisine gitmeyi planladığımızı ve yetişebilirsem gideceğimizi söylüyor.Yani bir saat uçuş zamanım var.Artık uçuş zamanı, diyerek paraşüt tepeye ve hadi bana eyvallah.Yukarıdaki foto kalkış bölgesinden alınmıştır

Kendin pişir kendin ye


Fethiye'de ki ilk gecemizde , bir kendin pişir kendin ye restoranına gittik.Hisarönünden Kayaköye giden dar virajlı orman yolu üzerinde bulunan Cin-Dal isimli bu restoran oldukça yoğun bir müşteri potansiyeline sahipmiş.Biz de yemeğimizi yeyip hesabı ödedikten sonra sebebini anladık, etler çok leziz ve fiyatlar çok makul düzeylerde.İsterseniz ızgaralık et alıp kendiniz pişirebilirsiniz, isterseniz de tandır isteyip (hazır pişmiş geliyor) hemen yiyebilirsiniz.Karar sizin ancak her ikiside mükemmel...

Fethiye'ye yolculuk


Turgutreisten apar topar ayrılıp Fethiyeye geçiyoruz.Evet artık güneyde biryerlerde olduğumuzu hissetmeye başladık.Burada hava gayet güzel.Fethiyeye her gelişimizde Ovacıkta kalıyoruz.Burası hem geceleri biraz daha serin oluyor hemde, burada her zaman kaldığımız bir yer var.Yıllardan beri burada Otel Bena'da kalıyoruz.Sahipleri Vedat Bey buranın yerli halkından.Otelleri de zaten bir aile şirketi şeklinde, personel hep ailenin üyeleri.Kendileriyle olan dostluğumuz bize burada kendimizi evimizde hissettiriyor.Fethiye için babamın Babadağ'a çıkma ve Kelebekler Vadisi'ne gitme planı var.Bunun dışında buradaki tatilimiz deniz güneş kumsal ve benim için tabiiki uçmak demek.Evet 2002 den beri gelmediğim Babadağa tekrar gelmiş bulunuyorum.Yandaki fotoğraf kaldığımız otelin restoran kısmının gölgeliği, üzüm aradan sıyrılmış, makina yanımdaydı ve tabiiki kaçırmadım.

Thursday, September 15, 2005

Turgutreis


Bodrum'a geldik , direk Turgutreise geçiyoruz ama, hava felaket, bir fırtınadır gidiyor ,yağış yok ama ortalık toz duman, buralara artık kış gelmiş diyerek daha güneye inmeyi planlıyoruz ve tek gece Turgutreiste kalarak,ertesi gün Fethiye'ye geçmeye karar veriyoruz.Akşam odada Türkiye Danimarka maçını izliyoruz ,son dakika golüyle maç berabere bitiyor ve kahroluyoruz.Turgutreiste tek aksiyonumuz sahilde birkaç tane günbatımı fotosu.Fotoda siluet olarak babam ve kardeşim var.

Wednesday, September 14, 2005

Bir tatili daha bitirdik geldik


Off uzun bir tatilden sonra işe dönmek ne kadar zor, bakalım kaç günde kendime geleceğim.3 eylülde çıktığımız tatilin ilk durağını Bodrum olarak planlamıştık.Çanakkale tarafından yola düştük, sabah erken saatte çıktığımızdan,kahvaltımızı yolda etmeye kara verdik.Edremit körfezine ve Midilli adasına bakan bir mola yerinde ,kahvaltımızı ettik ,,ama ne kahvaltı, tereyağ , peynir ,harika bir zeytin taze demli çay vs. o temiz havada mükemmel oldu.Yerin ismini hatırlamıyorum , yaşlı bir amcanın işlettiği ufak bir yerdi.Bize sunduğu yiyeceklerin tamamı kendi üretimiymiş.Türkiyeye gezmek için gelmiş olan bir Malezyalı aile ile orada biraz sohbet ettik, amcayla anlaşabilmeleri için tercüme falan yaptık.KAhvaltımızın ardından biraaz fotoğraf çektikten sonra yine yola düştük..Fotğrafta babam ve kardeşim,arka planda ise Edremit körfeziyle Midilli gözüküyor..

Thursday, September 01, 2005

Kıbrıstan havaalanına dönüş yolunda rastladığım ilginç bir şirket ismi

günbatımı


Ambiance restaurantta günbatımı resmini çektim ,gayet de şık oldu.Siluet olarak görülen yapı eskiden bir zeytinyağı fabrikasıymış.

29 Ağustos 2005


29 Ağutos gecesi , Sibel'in ailesinin verdiği yemekli bir davet için Ambiance restaurantta buluştuk.Deniz kenarında harika bir yer.İşletmecisiylede görüşme şansımız oldu.Eskiden ev olarak kullanılan alanı işletme haline getirmişler.Ellerine sağlık harika da olmuş.Yemekler gayet güzel, gündüz kullanabileceğiniz bir havuzu mevcut.Günbatımını izlemek birşeyler içmek veya yemek yemek için mükemmel bir yer olmuş.Girne'nin yaklaşık5-6km. dışında kalan bu tesise mutlaka gidilmesini tavsiye ederim.Yemek çok güzel geçti, buradan yemekte sohbet ettiğimiz,birlikte gülüp eğlendiğimiz, Serkan'a,Merve'ye,Aşkın'a,Gül'e,Tijen'e,Sİbel'e,İlkay'a,Ekrem'e,Erdem'e,Banu'ya,Münevver'e,Özcan abi ve eşine,ve Sibel'in tonton dedesine sonsuz sevgilerimi gönderiyorum.....

Pasta kesilir ve kadehler kalkar


Sibel-İlkay çifti düğün için havuz başına gelirken

Sibel-İlkay çiftine bir ömür boyu mutluluklar


28 Ağustos 2005 gecesi Girne'de Merit otelde Sibel-İlkay çiftinin düğünü için toplandık.Düğün öncesinde çiftin odasına bir baskın yaparak ilk fotolarını çektim.Kendileri biraz heyecanlıydı, biraz sohbet ettik, bu esnada havuz başında davetliler yavaş yavaş yerlerini alıyorlardı.Uzun bir koşturmacadan sonra nihayet düğün gecesi gelmişti.Düğün çok güzeldi, gelin ve damat adeta bir elmanın iki yarısı gibiydiler.Her ikisi de gülen yüzleriyle etrafa güzellik saçıyorlardı.Dileğim odur ki bu gülücük yüzlerinden hiç eksilmesin, bir ömür boyu mutlu ve huzurlu yaşasınlar.....

28 Ağustos 2005-Girne-günbatımı

Girne kalesinden Girneye bakış, arkada Beşparmak Dağları

kalenin yukarısından Girne limanı manzarası

Batık gemi müzesi


Girne kalesinin içinde bir de batık gemi müzesi bulunuyor.MÖ.300 yıllarında battığı tespit edilen bu gemi bir ticaret gemisiymiş.İçinde gıda malzemeleri taşıyan anforalarla yüklü olan bu geminin 4 personeli varmış.Müzede batığın iskeleti ve çıkarılan bazı eşyalar sergileniyor.Bu eşyalar bazı mühürlü anforalar, tencere , ızgara ve ticaret ürünleri olarak badem, incir çekirdeği vs. aklımda kalanlar.1974 yılında bu batık çıkarılmış.Girne açıklarında fıtına sonucu batan bu geminin kalıntılarından etkilenmemek mümkün değil.

Lüzinyan hakimiyeti



MS.7. yüzyılda inşa edilen kale MS.12. yüzyılda Lüzinyan egemenliğine geçmiş,bu dönemde zindan olarak kullanılan bir bölüm de çok ilgimi çekti ve fotoğrafladım.Zindan bölümünde çeşitli canlandırmalar yapılmış bunlardan birinde bir kişiye işkence yapılıyor.Diğer bir resimde ise bir canlandırma var.Dönemin kraliçesi kralın metresini bu kuyuya atmış ve oraya hapsetmiş.KAlenin çeşitli bölümlerinde yapılan bu canlandırmalar, insana o dönemleri yaşatmak açısından etkili oluyor, başarılı çalışmalar yapılmış...Yolu düşen herkesin gezmesini tavsiye ederim.Ayrıca çok havanın çok sıcak olduğu öğlen saatlerinde bile kalenin içi gayet serin, rahatlıkla gezilebiliyor.