Erduran

Monday, April 23, 2007

Dönüş yolunda


15 nisan pazar günü artık dönüş günümüz gelmişti, öğlene doğru uyanıp Bahçelide İkbal'e kahvaltı etmeye gittik, bu arada İkbal ismini bu firmanın kurucusuna M.K.Atatürk vermiş, bunu yeni öğrendim.Uzun ve keyifli bir kahvaltıdan sonra,Silivriye doğru yola çıktık, Cuma günü üstümde tişörtle sıcak bir havada gelmiştik, lakin tarih 15 nisan olmasına rağmen, Ankara çıkışında dolu,ve Cankurtaran mevkiinde ise -1 derece sıcaklık ve kar yağışı bizi bekliyordu.Endişelendiğim Bolu dağı geçişi ise sorunsuzdu, o bölgede hava açıktı.İzmit civarında ise hızla ilerlerken trafik birden durdu ve bütün araçlar otoyol dışına yönlendirildi.Tabi bu da bağlantı yolunda ve devamında aşırı bir yoğunluğa sebep oldu,İzmit şehir merkezine girip ,10 km ilerleyip tekrar otoyola bağlanmamız1,5 saat aldı.Tekrar otoyola bağlandığımız da ise gördüğümüz yanmış otobüs hem moralimizi bozdu, hemde yoldan çıkarılmamızın sebebini anlamamızı sağladı.Gece saat 22:00 sularında Silivriye varabildik, bir haftasonu macerası daha son bulmuştu, ve ertesi gün ne yazıkki Pazartesiydi...hemen yatıp uyuduk......

NİKAH TÖRENİ

Hasan Günher-Sevim Altunsoy çiftine bir ömür boyu mutluluklar dileriz......Sayelerinde yurdun dört bir yanından gelen havacı dostları da bir arada görme şansımız oldu, vefa önemli şeydir!!!!

ANKARA KALESİ







CUMHURİYET MİTİNGİ




14 nisan 2007 günü sabah kahvaltısından sonra ilk görevimiz Tandoğan Meydanındaki mitinge katılmak, arabayı Bahçelide bir yerlere park edip meydana doğru yürüyoruz, miting alanı çoktan dolmuş herkesin elinde bayraklar, marşlar, şiirler, 2 saat kadar alanda kaldıktan sonra, Bahçelide Tokana'da mantı yiyoruz.Buradan sonraki planımız aslında Gölbaşında sandalla gezmek ve sonrasında uçuş yapmak için, Racon tepeye gitmek.Çünkü o gün orada eğitimdeler.Yemek sırasında bir telefon geliyor ve havanın bozuk olduğu, ekibin tepeden dönüş yoluna geçtiği haberi geliyor.Mecburen yeni bir plan yapıp Ankara Kalesini gemeye gidiyoruz.Kalenin içinde Rahmi Koç Müzesi var,Müze oyuncaktan tokaya,cerrahi aletden, eski tüfeklere kadar binbir türlü antika eşyayla dolu.1-2 saat müzede oyalandıktan sonra Kalede güzel manzaralı bir kafeye oturup kahvelerimizi yudumluyoruz.

13 NİSAN 2007 ANKARA YOLLARINDAYIZ

14 Nisan 2007 tarihinde çok değerli arkadaşlarım, ve havacılık kulübünden eğitmenlerim olan Hasan Günher ve Sevim Altunsoy'un nikah törenlerinin olması ve yine aynı tarihte Cumhuriyet mitingi dolayısıyla ayın 13'ünde Pınar'la Ankara yoluna düştük.Planımız 2 gece halamlarda kalıp nikaha ve mitinge katılıp geri dönmekti(bu arada sürpriz olsun diye halamlara geleceğimizi haber vermedik).Ankara'ya öğleden sonra 3 civarı vardık.Ben fakültemi
gezmke ve Pınara da gösterebilmek için direk Hacettepe'ye yöneldim.Fakülteyi biraz gezdik sonra bölümleri dolaşırken, protez bölümünde İlkeri sordum ve buldum kendisi o gün nöbetçiymiş.Biraz ayaküstü lafladık kendisi sağolsun kalıcak yerimiz olup olmadığını sordu.Bizde gayet kendimizden emin ver halamlarda kalıcaz dedik.Biraz daha sohbetten sonra nikahta görüşmek üzere vedalaştık.Okulun orda yeni bir restoran açılmış orada bir yemek yedikten sonra halamlara geçtik.Apartmanın kapısında dairenin zilin çaldık biraz bekledik, pek bir hareket yok.Pınarla göz göze geldik, bide yoklarmış çok gülerim falan dedi.Dairenin zilini birkaç kere daha yokladım.Baktık olacak gibi değil sürprizin tadı kaçacak ama aramak zorundayız, evde yoklar.Evet arıyorum ve o anda hali hazırda Konya yolunda seyir halinde olduklarını öğreniyorum.Baştan bozuntuya vermeyip normal bir konuşma şeklinde telefonu kapatıyoruz.Pınarla ufak bir durum değerlendirmesi yaptıktan sonra ,tekrar arayıp vaziyeti bildirmemiz gerektiğine karar veriyoruz.İkinci konuşmada halam ; bir sonraki hafta babam gelirken bizim de onunla beraber Ankaraya gelmemizi istiyor ve onu bayağı üzen (ama hala biz zaten şu anda Ankaradayız ,sizin kapıdayız) cevabını alıyor.Ya niye haber vermediniz, bak şimdi çok üzüldüm ,gibi konuşmalardan sonra ne yapalım bu sefer kısmet değilmiş sonra yine geliriz diyerek,telefonu kapatıyoruz.....Eeee biz şimdi ne halt edicez, miting dolayısıyla oteller falan da doludur diye düşünerek, bir saat önce yanından ayrıldığımız İlkeri aramaya karar veriyoruz.İlkere,"abicim durum böyle böyle kapıda kalakaldık diye derdimizi anlatıyoruz,tamam hemen atlayın gelin " diyor. Hadii şimdi yine Konutkentten geri dönüp Hacettepe Sıhhiye kampüsten İlkeri alarak 2 gece tam pansiyon konaklayacağımız İlkerin evine doğru seğirtiyoruz.Sağolsun İlker bizi 2 gün 2 gece çok güzel ağarlıyor, kendi evimizde gibi hissediyoruz.Sonsuz teşekkürler.......

Sunday, April 15, 2007

Dopdolu bir günün kısa özeti

Biraz gecikmeli de olsa keyifli geçirdiğim günleri bloguma aktarmaya çalışıyorum.İşte 7 nisan 2007 cumartesi günü de bunlardan biri.Aşağıdaki resimler günün kısa bir özeti.Paintball amacıyla ben , Pınar ve Ece İstanbul'a gitmeye karar verip sabah 9:30 da Silivri'den yola çıktık.Oyunu oynayacağımız yer Anadoluhisarı civarındaki Göksu evleri sitesi yakınında boş bir arazi.Ancak oyun saatinin biraz daha geç saate alınması haberinin bize Mecidiyeköy civarındayken ulaşması sonucu ,ne yapsak diye düşündük ve Anadoluhisarı civarını gezmeye karar verdik.Bölge hakkında en ufak bir önbilgimiz yok ama olsun,hava güzel ve boğaz kenarındayız , kafamıza göre yürümeye başladık. Civarda çok güzel ahşap boğaz konakları, ve yanısıra kale gibi duvarlarla çevrili evler var.Buralarda oturanlar ne kadar da şanslılar , ne güzel manzarası var, gibi sohbetlerle yürüyüşe devam ettik, bulduğumuz bir çay bahçesinde çaylarımızı yudumladık.Derken önümüze Küçüksu Kasrı çıktı, gezmeye karar verip biletlerimizi aldık, önce bahçesini dolaştık, sonra rehberimiz (pek esprili bir amca) geldi,ve bizlere kasrın odalarını anlatarak gezdirmeye başladı.Sonra bi ara amca benim fotoğraf makinama takıldı, sen makinaya bilet aldınmı falan dedi.Ben bi duraladım, nasıl yani, emin de olamadım (esprili dedim ya) kafalıyo mu, hadi neyse ben görmemiş olayım çek bikaç tane dedi, ama flaşsız çek haa diye de tembihledi, neden flaş yasaktır onu da bilmiyorum, nasıl bi zarar verir acep.Küçüksu Kasrı Osmanlı padişahlarının ve eşrafının av dönüşü dinlenmek üzere mola verdiği bir yermiş.Sonra padişah burdan saltanat kayığıyla boğazı geçip saraya gidermiş.Kasırda şatafat ve lüks ,sınırları zorlamakta.Duvar ve tavan işlemelerinde 4 ton altın kullanılmış ,gerisini siz düşünün gayrı.Her neyse Buradan ayrıldıktan sonra paintball saatimiz geldi ve oyun alanı olarak belirlenen araziye geldik.Oyun kıyafetlerimiz ve kasklarımızı kuşandıktan sonra , bayrak alma, kale ele geçirme, düello gibi muhtelif paintball oyunlarında bir kaç set oynadık.Kaçtık ,gizlendik,süründük,vurduk,vurulduk, sonunda muşamba kıyafetler içinde bolca terledikten sonra oyunumuz sona erdi.Aslında planımız ,oyundan sonra yeğenim Mert'in yüzme yarışlarına gitmekti, fakat ondan bir haber alamayınca( finale kalırsa bize haber gelecekti) rotamızı Taksime çevirdik.Taksim'de önce AKM deki tiyatrolara baktık, sonra İstiklal'e indik.Fransız sokağında biraz tur, bir yemek molası, ve sonrasında Ferhan Şensoy'un tek kişilik oyunu Fername'ye bilet aldık.Oyun gayet keyifli, Ferhan Şensoy'un hayatından alıntılar, bazı anılar, ve biraz da güncel meselelerle devam ederken bir bölümde ben koptum, bu kadar güleceğimi tahmin etmezdim, gözlerimden yaşlar geliyor, herkez güldü bitti ,ben bitiremiyorum, bi yandan gülüyorum, bi yandan da sanatçıyı rahatsız ediyorum artık susmam lazım diye kasıyorum,,bi süre sonra durabildim şükür,,,oyun sonunda Ferhan Şensoy'un bir kaç kitabını satın aldık ve sahnede imzalattık, ve bir de fotoğraf rica ettik, sağolsun kendisi bizi kırmadı ve bizimle bir fotoğraf çekildi,evet artık güzel bir İstanbul günümüz sona ermişti, yola koyulduk,ve Silivri'ye geri döndük.....

FERNAME


PAINTBALL




KÜÇÜKSU KASRI







ANADOLUHİSARI CİVARINDA SABAH GEZİNTİSİ